
Çanakkale'nin Rüzgarlı Masalı Bozcaada
Bazı yerler vardır, sadece gözün değil, ruhun da dinlenir. İşte Bozcaada, Çanakkale’nin maviliklere açılan huzur kapısıdır. Burada zaman ağır yürür, rüzgar kulağına hikâyeler fısıldar, her sokakta geçmişle göz göze gelirsin. Eğer bir Ege hayali kuruyorsan, onu Bozcaada’da bulman çok olası. Çünkü bu ada, doğal güzellikleriyle değil sadece, karakteriyle de seni içine çeker. Bozcaada, Çanakkale’nin Geyikli beldesine bağlıdır. İlk önce Geyikli İskelesi’ne ulaşırsın, oradan yaklaşık 35-40 dakikalık bir feribot yolculuğu seni bekler.
Feribottan inerken göreceğin ilk manzara, Bozcaada Kalesi olur. Kaleye baktığında, “İşte geldim!” dersin içinden; çünkü gerçekten başka bir dünyaya ayak basmış gibi hissedersin. Bozcaada’nın kalbi, onun sokaklarında atar. Adada iki mahalle vardır: Rum ve Türk mahallesi. Rum mahallesinin taş sokakları, renkli cumbalı evleri, begonvillerle sarmalanmış balkonları bir kartpostal gibi görünür. Türk mahallesi ise daha sade, daha geleneksel, samimi havasıyla seni içine alır. Ve en güzel kısmı: Bu iki kültür, bu küçük adada yıllardır el ele yaşamış. Ada, sessizce hoşgörünün ne demek olduğunu anlatır sana. Bozcaada, Çanakkale'nin belki de en güzel denizine sahip.
En meşhuru Ayazma Plajı… Berrak, buz gibi suları seni ilk başta ürkütse de, bir kere girince çıkmak istemezsin. Rüzgar sürekli eser, ama bu rüzgar usandırmaz seni. Akvaryum Koyu, Tuzburnu, Habbele ve Beylik Koyu da denize girebileceğin diğer cennet duraklardandır. Kumlar yumuşak, su cam gibi ve sahiller asla kalabalıktan boğmaz.
Bozcaada, Türkiye’nin en ünlü şarapçılık merkezlerinden biridir. Bağlar arasında dolaşırken sadece bir üzüm değil, bir kültür yetiştirildiğini fark edersin. Özellikle ağustos sonu yapılan Bağbozumu Şenlikleri, adanın neşesini katlar. Köy meydanında müzik çalar, insanlar dans eder, sokaklar kahkahayla dolar. Karalahna, Vasilaki, Çavuş gibi üzümlerden yapılan şarapları tatmadan adadan ayrılmak ise büyük bir eksiklik olur.
Feribottan iner inmez karşılaştığın bu heybetli kale, adanın geçmişine açılan kapıdır. İçine girdiğinde surlardan baktığın manzara, sadece deniz değil; tarihin de manzarasıdır. Kalenin içinde dolaşırken Osmanlı'dan Ceneviz'e, Venedik’ten Bizans’a kadar uzanan derin bir tarihin izlerini hissedersin. Bir fincan kahve içip, kitapçıdan eski bir roman alıp, gölgede oturmak bile Bozcaada’da başlı başına bir seremonidir.
Bozcaada’da butik oteller, taş ev pansiyonlar ve üzüm bağları arasında kalan minik çiftlik otelleri oldukça popüler. Ada’nın bademli kurabiyesi, domates reçeli ve zeytinyağlıları da meşhurdur. Yani Bozcaada’da sadece gözün değil, miden de şenlenir.