blog

KAŞ- Li̇manağzı Koyu: Deni̇zi̇n Göğsüne Sığınmış Bir Huzur Durağı

Kaş’ın kıyılarını adım adım gezdiysen, bir noktada fark edersin: Her koy, sana başka bir ruh hali sunar. Kimisi eğlencelidir, kimisi sessizdir, kimisi yabancıdır… Ama Limanağzı Koyu bambaşkadır. Oraya giden herkes, istemeden kalbini bir kenarda bırakır; çünkü geri dönmek istediğinde bulabilsin diye. Adı gibi sığınılacak bir limandır burası. Ama teknelerin değil; yorulmuş ruhların, kalabalıktan kaçan bedenlerin, iç sesini duymak isteyenlerin limanı...

Kaş merkezden her saat başı hareket eden teknelere binersin ve sadece 15 dakikalık kısa bir yolculukla başka bir dünyaya geçersin. Bu kısa yolculuk, aslında bir tür ritüeldir. O teknedeki o hafif rüzgar, dalgaların suya yazdığı desenler, motorun sesiyle birleşen martı çığlıkları… Hepsi seni yavaşça hazırlar Limanağzı’na varışa. Karadan ulaşımın olmaması burayı kalabalıklardan korur. Bu yüzden koy hâlâ doğallığını, sadeliğini ve samimiyetini kaybetmemiştir.

Tekne kıyıya yanaştığında ilk gördüğün şey, kıyıya yaslanmış bir masal gibi dizilmiş küçük ahşap iskeleler olur. Kimi iskelede bir sandalye, kimi iskelede bir kitap okuyan bir çift… Ve ardında yemyeşil dağlar, önünde masmavi bir deniz… Limanağzı Koyu’nun denizi, tıpkı ruh hali gibidir: Derin, berrak ve sabırlı. Kıyıya indiğinde denize girmek için illa bir kumsal aramazsın, çünkü burada denize iskelelerden doğrudan atlanır. Bu öyle bir histir ki, sanki kendini hayata bırakır gibi atarsın maviye. Derin bir nefes, sonra bir sessizlik…

Ve o an anlarsın:"Ben buraya aitim Limanağzı’nda saat kavramı anlamını yitirir. Sabahın ilk ışıkları iskeleleri ısıttığında gün başlar; gölgeler uzayıp rüzgar artınca akşam olur.

Kimse saat sormaz, kimse acele etmez. Burada yaşamın kendisi denize göre akar. Gün boyu denize girilir, kitap okunur, gözler kapatılır. Ve o sessizlik… O sessizlik, insanın içini boşaltmaz; tam tersine doldurur.Sessizlik burada bir eksiklik değil, bir ödüldür.Limanağzı Koyu, sadece bir deniz değil; dört yanı çam ağaçları, kayalıklar ve eski patikalardan oluşan doğal bir vaha gibidir.

Biraz yürüdüğünde Likya Yolu’nun antik taşlarına ulaşabilirsin. Yürümek isteyenler için sessiz keşifler, denizden sıkılanlar için serin gölgeler vardır. Dilersen sadece denize değil, dağlara da dalarsın. Dalgaların sesi burada sadece kulaklarına değil, yürürken iç sesine de rehberlik eder. Koyun çevresinde birkaç küçük işletme vardır. Kimi aile işletmesidir, kimi yıllardır aynı sadelikte kalmış bir sahil lokantası. Taze deniz ürünleri, zeytinyağlılar ve buz gibi karpuz…

Her şey yerel, her şey yavaş. Çünkü Limanağzı'nda hızlı hiçbir şey yoktur. Burada yediğin balığın lezzeti, sadece denizden taze çıktığı için değil; o balığı yerken hiçbir şey düşünmediğin için de güzel gelir. Gün akşama dönerken, gökyüzü altın tonlarına boyanır. Deniz, gökyüzünün rengini ödünç alır. Ve Limanağzı bir kez daha sessizliğe gömülür.Tekneler yavaşça döner Kaş’a, kıyı boşalır… Ama içindeki huzur dolup taşmıştır artık. Belki gün bitmiştir ama sen tamamlanmışsındır.

Tüm yenilikler ve fırsatlar için

Bizi sosyal medyadan takip edin